Kırmızı Pazartesi:

Sevgili meslektaşım Sinem'in bana hediye ettiği kitap Kırmızı Pazartesi, elimde bir iki hafta paralandıktan sonra bugün okuma seyrimdeki olumlu ivme ile bitiverdi. Hızlı ve sürekli okumayı yıllardır bir türlü becerememiş biri olarak kitaplarım çantamda uzun süre benimle iş yeri - ev arasında mekik dokur. Nihayet bir gün o sihirli sayfaya erişir ve hikâyeye kapılırım, bir solukta bitiririm kitabı. Bugün Kırmızı Pazartesi'nin günüydü. Gabriel Garcia Marquez'den okuduğum ilk kitaptı. İşleneceğini herkesin bildiği bir cinayetin öyküsünü anlatıyor. Herkesin iyi bir insan olarak gördüğü Santiago Nasar kaderinde yer edinen o trajik sondan tüm iyi niyetlere rağmen kurtulamaz. Herkes bilse de bu cinayetin işleneceğini, herkesin bir bahanesi olmuştur engellemek için, haklı sayılabilecek bahaneler.. Kurgunun çok yönlü ve teferruatlı oluşu okurken beni biraz zorlasa da, pes etmeyince isimlere, mekânlara aşinalık kazanabildim. 105 sahifelik kısa bir roman. Bir anlatıcı ağzıyla sunulan hikâyede bir cinayetin belki de yirmi dört saat sürmeyen akışından bahsediliyor. Uzun zamandır okuduğum romanların basit ve sıradan kapanışlar yaptığından şikâyet ederdim. Marquez beni şaşırttı.. Okuyacak olursanız çarpıcı bir kapanış sizi bekliyor. Sıradaki kitabı Kolera Günlerinde Aşk mı olmalı, Yüzyıllık Yalnızlık mı?..