michael moore'un bildiğim kadarıyla son ürünü olan sicko-hasta belgeselini sakin sakin, 'tane tane' izledim. gerek tarzını sevdiğimden gerek mevzu beni ilgilendirdiğinden meraklı bir -iki saat- oldu. önceki belgesellerini de izledikten sonra her defasında şunu sordum kendime 'bu adama inansam mı?'. zira hemen herkes inandıkları adına, uğruna gerçekdışı birçok şey söyleyebilir, kanıtlar gibi yapabilir. her neyse.. şu an esas olan 'sicko'nun vurguladıkları. amerikan sağlık sistemini fransa, ingiltere, kanada, kendi deyimiyle 'hatta küba'nınki ile karşılaştırıyor. amerikan rüyasının sağlık hizmetlerini sunarken nasıl bir kâbusa dönüştüğünü görüyor insan.. gerçek bu mu? emin değilim ama hep bunu duyuyorum.. sağlık sigortası insana güven veriyor gibi ama firmalar amerikanın yüksek bedelli sağlık hizmetine yenik düşmemek, daha çok kâr elde etmek hedefiyle müşterilerini hüsrana uğratabiliyor. kısacası paran azsa engeller karşında.. ara ara Türkiye'mi düşünüyorum. babamın mesleği olması, 5 yıldır da bizzat içinde bulunmam hasebiyle farkındayım vaziyetin. sürekli değişiyor sağlık hizmetimizin kuralları, standartları. ancak diyorum: ülkemde hizmet alan rahat. kolaylıkla en iyi imkânları sunan bir hastanede ilk basamak olarak bir -uzman doktor-a ulaşabiliyor. en fazla yaklaşık 30 dolar olan fark ücreti alınıyor. az değil elbet ama amerika ile karşılaştırmak komik. ve doktorlar.. memnun veya değiller.. ama hizmet alan bence rahat. amerika bana ütopik kalıyor yine. dışarıdan sevimli ama içeriden 'tüketen bir canavar'. insanı, hayatı tüketen. tatile giderim.. okumaya da giderim belki.. ama yaşamak için çok daha iyi alternatifler var bence.. en azından şimdilik. yeri gelince acımasızca eleştirmeliyim tabi ama imkânlarını da gözardı edemem memleketimin.. izleyin. sağlık olsun.

Yorumlar