el hamra:alhambra
granada’da iken yazmaya fırsatım olmadı. aradan geçen 3 ay.. fotoğraflara baktığımda içimde halâ taşıyor olduğum heyecanla, çok zaman farklı hâllerde göğüs kafesimde beliren, zihnimi ve duygularımı altüst eden o tuhaf duyguyla aklımdan geçenleri yazmaya çalışacağım. bu fotoğrafların çekildiği anlara dair.. esasında ilk granada’dan bahsetmek gerekir. el-hamra’nın olduğu şehirden: gırnata’dan yani nar’dan. kelimenin bizdeki karşılığı, şehrin sembolü ‘nar’. nedeni araştırmaya değer, muhtemelen de sayısız nar bahçeleri diye bilindik bir hikâyesi çıkacaktır bu şehrin.. bilemiyorum.

el-hamra’yı başta internette olmak üzere pek çok kaynakta bulabileceğiniz ayrıntıları ve tarihi ile değil orayı saatler boyu adımlarken hissettiklerimle anlatacağım. özellikle yaz sezonunda hafta sonları başta olmak üzere biletleri çabuk tükenen, yılda 2 milyon kadar ziyaretçisi olan etkileyici, görkemli, yoğun bir biçimde ‘tarih’ kokan bir yapı, mekân ve bence bir masal diyarı. orayı gezmeden önce okuduklarımın da etkisiyle olsa gerek gezerken sanki hava kararınca 1001 gece masalları gerçek olacak hissiyle dolaştım. bir önceki gece el-hamra sarayını san nicholas tepesinden ayın etkileyici ışığı altında izlemiştim. bu granada’da yaşayan ev arkadaşımın ısrarlı bir tavsiyesiydi.. etkileyici bir tecrübeyle sonuçlanan.. gezerken bir yanda elimdeki notlardan geziyor olduğum kısımların hikâyesini okuyor, bir yanda da edindiğim dijital rehberden dinliyordum. 50’nin üzerinde başlık altında, tematik müziklerle süslenmiş gayet anlaşılır ifadelerle ayrıntılı bir biçimde anlatıyordu el-hamra’yı.. özellikle fondaki müzikler.. harika bir uyumla sonuçlanıyordu. ilk cennet’ül arif (generalife)’i gezdim. eşsiz çiçek kokuları ve suyun sesi.. ömrümde bu kadar yoğun çiçek kokusuna şahit olmuş muydum acaba? defalarca, derin derin soludum. banklardan birine oturup, gözlerimi kapayıp, derin derin soludum.. nasıl bir heyecandı.. portakal ağaçları.. rengarenk çiçekler.. suyun verdiği serinlik..

ardından medina’ya, şehre doğru adımladım.. o zamanı yaşatan yapılarla dolu yere.. ve saray. harikâ ayrıntılar barındıran mimariyle işlenmiş.. sadeliği, huzuru, ‘gerçeği’ vurgulayan.. Ve la ğâibe illallah. her yerde. ısrarla.. inançla.. ve her odanın, bahçenin, duvarın şu an bana bir masal gibi gelen bir hikâyesi var.. o kadar uzak geliyor ki ‘o zaman’ ‘o an’lar.. çok uzak.

ve en son kaleye çıktığımda yeni ve eski granada’ya baktım, sert esen rüzgar saçlarımla beraber bedenimi dalgalandırırken, sarsarken.. o vakit oradan nar’a doymaya çalıştım. olmadı tabi..
bitmişti.. usul usul, acele etmeden gerisin geri yürüdüm girişe.
beş saat sürmüştü..

ve ben tarihten, geçmiş’ten ilk kez bu derece etkilenmiştim..

Yorumlar